Sami Derintuna, 22 Nisan1942 tarihinde Eskişehir’de doğdu. 15 yaşındayken annesi vefat edince abisi Artvin de görev yapıyordu. Artvin’e gitti Endüstri Meslek Lisesinde okudu. Ankara’da Akşam Tekniker Okulu Makine Bölümü’nden mezun oldu. Almanya’da fizyoterapistlik öğrendi. Fizik tedavi merkezlerinde 10 yıl Almanya’da çalıştı. 1984 senesinde Türkiye’ye kesin dönüş yaparak İstanbul’da çalışmaya başladı. İstanbul’daki ilk günlerinde Bir gazete ilanında müzik cemiyetinin koro ilanına müracaat etti. 132 kişinin arasında başarılı bulunarak birinci olarak 30 kişinin arasında yer aldı. Daha sonra nota öğrenmeye başladı. 1984 senesinden sonra şiirleri bestelenmeye başladı.
14 yaşında şiir yazmaya başladı. 19 Mayısta Ankara’da iki kere şiir birincisi oldu. Binin üzerinde şiirler başka besteciler tarafından bestelendi. 250'ye yakın bestesi TRT repertuarlarındadır. 1990 yılında Milliyet Gazetesi yılın en çok sevilen 10 şarkısı ve 5. Altın Elma Ödülü’nü kazandı. Besteler arasında yirmiden fazla ödül almıştır. "Yorgunum”, “Ben senin üstüne gül koklar mıyım”, “Bir aşk gerçek birde ölüm”, “Acaba aşık mıyım”, “Yalanmış”, “Vay canına” adlı şarkıları en tanınmış eserlerindendir.
Sami Derintuna'nın daha önce çıkan şiir kitapları ise şunlardır: “Şiir bahçemde bir ölüm”, “Sahi o yılları yaşadık mı biz”, “İki gözüm iki çeşme”, “Ne mutlu Türk'üm ben”, “Yorgunum”, “Bu vatan hepimizin”, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez”, “Bir aşk gerçek, birde ölüm”.
Üstadın yakın dostu olan Hüseyin Bey, Artvin’de öğretmenlik görevine başlamıştı. Artvin’de tanıştığı kızla evlenmek istiyordu. Ailesine mektup yazdı. Fakat ailesi şiddetle karşı çıktı. Hüseyin Bey’in duyguları daha baskın çıktı ve evlendiler. Fakat o günden sonra aileden hiç kimse Hüseyin bey’le görüşmedi.
Hüseyin Bey, Ankara'ya tayin oldu. Hastaydı, halsizdi. Eşi Melahat Hanım yine yanındaydı, Sami Derintuna ziyaretine gitti. “Nasılsın Hüseyin ağabey” diye sordu. Hüseyin, ona uzun uzun baktı... Bakışlarında hayata karşı olan küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenikliği vardı. Cılız bir sesle:“Samiciğim, yorgunum dostum, yorgunum dostlarım, vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım artık” dedi.
Hüseyin Bey kanserdi. Sami Derintuna, evinin salonunda oturdu, masada yalnızdı. Gözünün önünde Hüseyin öğretmenin hayali, yaşadıkları ve söyledikleriyle içinde doğan ilhamla o dillerden düşmeyen şarkılardan biri olan şiirini yazmaya koyuldu:
Baharı beklerken ömrüm kış oldu
Gözümde her zaman biraz yaş oldu
En güzel duygular bana düş oldu
Yorgunum dostlarım, yorgunum artık
Vefasız yıllara dargınım artık
Tutmadı ellerim sıcak elleri
Duymadım aşk denen tatlı sözleri
Taşıdım ömrümce acı izleri
Yorgunum dostlarım, yorgunum artık
Vefasız yıllara dargınım artık
İçimde ateşler söndü kül oldu
Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu
Yâr bildiğim o bile bana el oldu
Yorgunum dostlarım, yorgunum artık
Vefasız yıllara dargınım artık
Şiir aylar sonra Uşşak şarkı olarak çıktı piyasaya. Sami Bey, Hüseyin öğretmene şarkıyı dinletmek istedi. Fakat açtığı telefondaki ses:
“Hüseyin Bey’i kaybettik” diyordu.