(1787-1851)

Türk bestekârı ve icracısı.

İstanbul’da Davutpaşa’da doğdu. Babası Kadı Halil Efendi’dir. Düzenli bir tahsil yapma imkânı bulamadı. Sekiz yaşında iken babasını kaybetti. Tanıdıklarının yardımıyla Kapalıçarşı’da yemeni basmacılarından birinin yanına çırak olarak girdi. Burada on yıl kadar çalıştı.

17-18 yaşlarında iken, bir rivayete göre tebdîl-i kıyâfet gezen III. Selim’in dikkatini çekmiş ve 1805’te Enderun’a alınmıştır. Mûsikideki temel bilgileri meşkhanede gördüğü derslerden elde etti. III. Selim’in vefatı üzerine II. Mahmud’un tahta geçtiği yıl (1807), saray müezzini olarak tayin edildi. Bir müddet sonra musâhib*-i şehriyârîler arasına girdi. Mızıka-i Hümâyun Mektebi kurulunca müezzinliğe ilâveten kendisine hocalık görevi verildi. Beş yıl bu görevde kaldı. Sultan Abdülmecid’in tahta geçtiği sene (1839), müezzinlik görevi devam ediyordu. Hayatının son yılları hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. 15 Cemâziyelevvel 1267 (18 Mart 1851) Cuma günü Kabataş’taki evinde altmış dört yaşında iken öldü ve Maçka’daki Şeyh Mezarlığı’na gömüldü.

Abdi Efendi’nin en meşhur olduğu dönem, II. Mahmud ve Abdülmecid devirleri olmuştur. Tabii bir ses güzelliğine sahip bulunan Abdi Efendi’nin bestekârlıkta da başarılı olduğu, mûsiki otoriteleri tarafından kabul edilmiştir. Mezar taşı kitâbesindeki “Sâzendebaşı” ifadesinden sâzendelik yaptığı düşünülebilirse de bu görüşü teyit eden herhangi bir kayda rastlanmamıştır. Çeşitli güfte mecmualarında birçok eserine tesadüf edilen Abdi Efendi’nin üçü beste ve onu şarkı olmak üzere on üç eserinin notası günümüze kadar ulaşmıştır.